Cahiliye inancına göre bir insanın başına gelebilecek en kötü olaylardan biri, yakınlarının veya kendisinin ölümüdür. Ölüme yaklaşmış olmak ya da bir yakınını yitirmek en çok korkulan konuların başında gelir. Ölüm, her zaman bir an önce kapatılması ve başka konular açılarak geçiştirilmesi gereken bir konu olarak değerlendirilir. Cahiliyenin çarpık anlayışına göre belki birçok konuya hayır gözüyle bakılabilir, ama bir kişinin ölümünde asla bir hayır görülmez.
Din ahlakını yaşamayan toplumların ölümü değerlendiriş biçimleri hep birbirine benzerdir ve farklı bir düşünce asla akıllarından geçmez. Söz konusu çevrelerde ölüm bir yokoluş olarak görülmekte ve ahiret hayatına tereddüt ile yaklaşılmaktadır. Din ahlakından uzak insanlar için dünya hayatı tek yaşamları, sahip olabilecekleri tek ömürdür. Dolayısıyla onlara göre ölüm ile birlikte bu imkan tamamen kaybolmakta ve çarpık anlayışlarına göre ölen kişinin arkasından geriye sadece üzüntü kalmaktadır. Özellikle de çok sevdiği bir yakını vefat eden bir insan iç dünyasında muhakkak büyük bir üzüntü ve sıkıntı yaşar. Hatta bir yakınının genç yaşta ölmesi durumunda Allah'a ve kadere karşı isyana varan davranışlar birbiri ardınca gelir. Oysa din ahlakından uzak olan bu insanlar çok önemli gerçekleri unutmaktadırlar:
Öncelikle yeryüzündeki insanların hiçbiri kendi istekleriyle dünyaya gelmemişlerdir. İnsanların hiçbiri kendi iradeleriyle yaşam sahibi olmamışlardır. Tüm insanların yaşamı Allah'a aittir; herkes Yüce Allah'ın takdir ettiği zamanda ve O'nun dilemesiyle hayat bulmuştur. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki canlı cansız her varlığın sahibi olan Allah, dilediği kişinin canını dilediği şekilde ve dilediği zamanda alacaktır. Allah'ın kaderde belirlemiş olduğu bu zamanı kimsenin ertelemeye veya öne almaya gücü yetmez. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilir:
Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. (Al-i İmran Suresi, 145)
Ayrıca insan ölümden uzaklaşmak için ne kadar tedbir alırsa alsın, kendince ne kadar güvenlikli yerlere sığınırsa sığınsın ölümden kaçamaz. Hiç beklemediği bir şekilde bu dünyadan ayrılabilir. Aynı şekilde bir yakınının ölmemesi için ne kadar uğraşsa da, hatta tüm dünyanın imkanlarını seferber etse de bu isteğini -Allah dilemedikçe- gerçekleştiremez. Bir ayette ölümün her yerde insanı bulacağı şu şekilde ifade edilmiştir:
Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. (Nisa Suresi, 78)
Bu yüzden insanın yapması gereken ölümden kaçmaya veya yakınlarını kaçırmaya çalışmak değil, aksine ölümden sonrası için hazırlık yapmak ve sevdiği insanların da ahiretteki sonsuz yaşamları için hazırlık yapmalarına vesile olmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder