18 Mart 2010 Perşembe

"Olur ki Sevdiğiniz Şey Sizin İçin Bir Şerdir"


Bakara Suresi'nin 216. ayetinde Allah, "şer" olarak görülen bazı şeylerin insanlar için hayır getirebileceğini haber vermiştir. Ancak aynı ayette bunun yanı sıra insanların sevdiği şeylerin kendileri için "şer" olabileceği de haber verilmiştir. Kuran'da bu konuyla ilgili verilen bir örnek, cimrilik yapan zengin inkarcıların konumlarıdır. İnkarcıların, cimriliği, halk arasındaki tabiriyle "uyanıklık" zannetmeleri ve Allah yolunda kullanmadıkları zenginliklerinin kendileri için bir fayda getireceğini sanmaları çok büyük bir gaflettir. Çünkü Allah, böyle bir zenginliğin, sahipleri için "şer" olduğunu ve ahirette kendilerine azap nedeni olacağını Kuran'da bildirmiştir:


Allah'ın bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir. Kıyamet günü cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır... (Al-i İmran Suresi, 180)


Kasas Suresi'nde de, Allah'ın kendisine büyük bir zenginlik verdiği, fakat bu nedenle şımarıklığa kapılan ve azgınlaşan Karun'un kıssası anlatılmaktadır. Kendisine yapılan uyarıları dinlememesi nedeniyle helak edilen Karun'un durumu, insanlar için ibret teşkil etmektedir. Karun'un durumu Kuran'da şöyle haber verilmektedir:


. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez. Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez." Dedi ki: "Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz. (Kasas Suresi, 76-78)


Ayetlerde bildirildiği gibi, Karun sahip olduğu zenginliğin kendisine hayır getireceğini zannetmiş ve elindekilerle şımarıklığa kapılmış ve büyüklenmiştir. Ancak sonunda hüsrana uğramıştır.

Müminlerin ise "malı-mülkü" değerlendiriş şekli buraya kadar anlatılan bozuk cahiliye anlayışından tamamen farklıdır. Kuran'da emredildiği gibi davranan bir mümin için mülk sahibi olmak hayatında çok önemli bir yer tutmaz.

Mal tutkusu, yığma hırsı gibi cahiliyeye özgü davranışların hiçbiri müminlerin üstün ahlakında görülmez. Çünkü mümin tüm yaşamını Allah'ın rızasını kazanmaya adamıştır. Bu sebepten dolayı mallarını da Allah yolunda kullanır ve nefsinin bencil tutkularına asla kapılmaz; dünyevi çıkarlara değil, her zaman ahirette kazanacağı güzelliklere yönelir. İşte böyle hereket eden müminler Allah Katında üstün kılınmışlardır. Ve Allah onları Kuran'da şöyle müjdelemektedir:


Hiç şüphesiz Allah, müminlerden karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere, canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kuran'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış verişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 111)


Bu gerçeğin farkında olan peygamberler, elçiler, salih müminler tarih boyunca kendilerine nimet olarak verilen malın aslında Rabbimiz Allah'a ait olduğunu bilerek hareket etmişler; tüm servetlerini ve zenginliklerini Allah'ı razı edeceklerini umdukları şekilde kullanmışlardır. Örneğin, ayette belirtildiği üzere müminler, "... mala olan sevgilerine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere" (Bakara Suresi, 177) verecek bir ahlaka ve merhamete sahiptirler. Ayrıca müminler bazı insanların yaptığı gibi gösteriş olarak değil, tam tersine "... yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak ve imanlarını kökleştirip-güçlendirmek için" (Bakara Suresi, 265) infak ederler . Dolayısıyla mallarından bir eksilme olduğu zaman da cahiliyenin tepkilerinin tam tersi olarak, bunun Allah'ın bir imtihanı olduğunun bilincinde hareket ederler, sabrederler ve hayır gözüyle bakarlar. İnananların böyle bir durumda nasıl bir tavır gösterdikleri Kuran'da şöyle bildirilmiştir:


De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Al-i İmran Suresi, 26)


Sonuçta, inananlar çok iyi bilirler ki inkarcıların malları onlara dünyada hayır değil, tam aksine bir azap konusu olacaktır. Bu, Yüce Allah'ın vaadidir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:


Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azablandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder